06 Mayıs Pazartesi 2024
2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli: Kabil emniyetli değilse Ankara güvende olamaz

Bahçeli’nin konuşması şöyle; Aziz Vatandaşlarım, Değerli Dava Arkadaşlarım, Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler, Ülkemizin doğal felaketlerle mücadele ettiği sıkıntılı bir dönemde, müstesna bir açılış programı vesilesiyle sizlerle buluşmanın bahtiyarlığını yaşıyorum. Bu münasebetle hepinizi muhabbetle selamlıyorum. Etimesgut’ta yaşayan her kardeşime en iyi dileklerimi sunuyorum. Başkent Ankara’nın parlayan yüzü, yükselen değeri olan Etimesgut’u her ziyaret edişimde daha gelişmiş, daha güzelleşmiş halde görmekten memnuniyet duyuyorum. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı yönetimi altındaki belediyelerin milletine adanmış bir şekilde çalışması hakikaten göz doldurmaktadır. İnsanımız her şeyin en iyisine layıktır. Yerel yönetimler millete hizmetin ilk halkasıdır. Belediye yönetimlerinin amacı, sadece taş üstüne taş koymak değil, aynı şekilde gönülden gönüle akmak, siyasi ayrım gözetmeksizin her vatandaşımızı samimiyetle kucaklamaktır. Şehrin emini olabilmek için bu şarttır. Sorduğumuz her hatır, tuttuğumuz her el, çaldığımız her kapı, aldığımız her dua, sildiğimiz her gözyaşı, güldürdüğümüz her mahsun yüz, biliniz ki iki dünyamızı da huzura kavuşturacaktır. Mesele yalnızca az oy aldım, çok oy aldım meselesi; veya şu kadar belediye bizde, bu kadarı onlarda konusu değildir. Aziz milletimize dürüst ve namuslu hizmet edenlere, nefsini yenip egosunu ayağının altına alanlara, insanımızın omuzlarına basmak yerine kendi omuzlarında yükseltenlere her zaman şükran duyarız, müteşekkir oluruz. Belediye demek, umudun kapısı, adaletli muamelenin tartısı demektir. Belediye demek, insanımıza safiyetle temas eden müşfik vicdan demektir. Belediye demek, dertlerin devası, kararmış gecenin aydınlığı, kabarmış ihtiyaçların çaresi demektir. Bildiğimiz budur, yaptığımız budur, irademiz budur. Bir belediye yönetiminin başarı düzeyi, en mağdur insanımıza ulaşma, onu dinleyip huzur ve esenliğine kavuşturma maharetiyle ölçülmelidir. Bir belediye yönetiminin başarı duvarı, şehrin merkez çeperinden en dış çemberine, insanlarımızın çehresinden bütün çevreye varıncaya kadar her yeri aynı görüş açısıyla kavrayıp geliştirme arayışıyla örülmelidir. Diyebilirim ki, Etimesgut Belediyesi hak ettiği başarıyı yakalamış, bu ilçemizde mukim vatandaşlarımızın takdir ve tebrikini fazlasıyla kazanmıştır. Yapımı tamamlanıp sırayı açılışının aldığı “Türk Tarih Müzesi ve Parkı” Etimesgut’a muazzam bir eser olarak kazandırılmış, geçmiş geleceğe halin müşahitliğiyle bağlanmıştır. Böylelikle başarı çıtası daha da yükselmiştir. 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 99’uncu yıl dönümünün bir gün öncesinde bir tarih ziyafetinin, bir medeniyet ziyasının takdimi, taltifi, tanıtımı hakikaten övgüye değerdir. Ergenekon’dan Cumhuriyet’e Türk tarihinin heykel, rölyef, anıt, bilgi panoları ve vesikalarını bir platformda teşhir eden Türk Tarih Müzesi ve Parkı’nın yapımında emeği geçen en başta Belediye Başkanımız Sayın Enver Demirel olmak üzere, sanatçısından mimarına, işçisinden müteahhidine, proje mühendisinden tasarım ustalarına kadar her kardeşime teşekkür ediyorum. Hepsini ayrı ayrı kutluyorum. Bu açık hava müzesini, gelecek nesillere emanet edilerek, onların tarih şuuruna erişmelerine destek olacak güzide bir yatırım, mümtaz bir eser olarak görüyorum. Üstelik çok da önemli telakki ediyorum. Tarihin derinliklerinden adeta bir define gibi çıkarılıp bugüne taşınan, bizi muhteşem bir maziye bağlayan her tarih ve kültür değeri zenginliğimizdir. Bu zenginliğin parayla mukayesesi, bir fiyat biçilmesi elbette imkânsızdır. Değerli Kardeşlerim, Türk Tarih Müzesi ve Parkı, mekan ve zaman olarak Türk dünyasını kavramıştır. İskit Saka döneminden başlayarak Cumhuriyet’e ulaşan bir tarih sergisi kıvamındadır. 60 bin metrekare alana kurulan kompleks; 7 bin metrekarelik kapalı müze, 200 heykel, 700 metrekarelik panoramik resimler, rölyef, anıt ve vesikalarla süslenmiş, serpilmiş ve sivrilmiştir. Aslına uygun olarak tasarlanmış bir Kırgız otağını, iki sanat galerisini ve 40 bin kitaplık bir Türkoloji kütüphanesini barındırması ayrıca takdire şayandır. Burada Türk tarihinin bir özeti vardır. Burada hâkim olan geçmişin anı ve hatıraları, aynı zamanda istikbalin irade ve istikametine uzanan köprübaşlarıdır. Merhum Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi; “Sıçrayıp ufuk değiştirmek bile ancak bir zemine basarak mümkündür. Bu zemin geçmişimizdir, onunla kuracağımız sağlıklı ilişki geleceğimizi belirleyecektir.” Geçmiş geleceğin aynasıdır. Bu aynaya bakan toplumlar orada kendi güç, birikim ve deneyimleri hakkında bilgi sahibi oldukları gibi, dost ve düşmanlarının da özelliklerini tanıyıp öğrendikten sonra, onlara karşı harekat stratejilerini belirlemektedir. Bu ayna kırılırsa, bu ayna ortadan kaldırılırsa, Allah muhafaza, ne bir geleceğimiz ne de milli gerçeklerimiz ayakta durabilecektir. Büyük milletlerin büyük tarihleri, çağları bir kırbaç gibi kullanan büyük ataları vardır. Türk milleti büyüktür, tarihi de, ecdadı da büyüktür. Bu büyüklük, ahlaktadır, akıldadır, adalettedir, insaniyettedir, hoşgörüdedir, muktedir ve mücadeleci bir ruhtadır. Tarih, insanlara, toplumlara yaşanmış hadiselerden doğru ve isabetli sonuçlar çıkarmaları için yön vermektedir. Ne kadar geriye bakabiliyorsak, hafızamız ne kadar derinlere inebiliyorsa, o kadar uzağı görmemiz mümkündür. Tarihin dipsiz uçurumu, dününü kaybetmiş, dününden kopmuş toplum ve devletlerle doludur. Bütün dünler bir bakıma bugünün sahnesini gösteren fenerlerdir. İnsan kök duygusunu dünüyle kazanmaktadır. Köksüzlük onmaz bir musibettir, akıbet de felakettir. Türkiye’nin ayaklarından çekmeye, önünü kesmeye heves edenlerin ortak sorunu köksüz oluşlarıdır. Tarihini bilmeyenler, tarihine yabancılaşanlar, hatta tarihini inkar edenler tedavisi imkansız köksüzlük hastalığına tutulmuşlardır. Zaman zaman dedelerini düşmanla bir görenler, ne arıyoruz Suriye’de, ne geziyoruz Libya’da, ne yapıyoruz Afganistan’da sorusunu soranlar yalnızca zillette değil, bununla birlikte ruhen sefalet içindedir. Fırsatını bulsalar, 950 yıl önce Malazgirt’te ne işimiz var diye itiraz edecek kadar soy ve onur problemiyle malul olanların her milli meselede kriz çıkarmaları aslında çetin bir açmazdır. Bunlar o devirde yaşasalardı, girecekleri saf hürmet ve rahmetle andığımız Sultan Alparslan değil, Romen Diyojen olurdu. Malazgirt’te atılan oklar onları hüsranla buluştururdu. Bunların fikri alınsaydı, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmak gereksiz ve maceracı bir girişim diye yorumlanırdı. Hatta o tarihlerde İstanbul’da esaret altında bulunmayı, Anadolu’da bağımsız ve şerefli yaşamaktan çok daha makul ve münasip kabul edecek kadar acizleşirlerdi. İzmir’in işgaline şahit olsalardı, tepkiye ne gerek var, Yunan munan, kardeş kardeş yaşayalım gitsin diyecek kadar bugünkü gibi küçülürlerdi. Hatta 26 Ağustos Büyük Taarruz’a, ardından 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne lüzumsuz insan ve silah kaybı diye bakarlar, utanmadan karşı çıkarlardı. Nitekim Aziz Atatürk, yattığı yerden başını kaldırıp mirasını yağmalayanlara baksa ya bunların iki yakasından tutar ya da CHP’nin kapasına kilidi asardı. Kökünü kaybeden insanlar varlığını tesadüflerin akışına teslim etmiş demektir. Türk milletinin özgüvenini tanımayanlar, her zorluk karşısında tahliye kapısı arayan kimliksizlerdir. Halbuki biz bu özgüvenle iftihar ediyoruz, itibarımızın ve ifade kudretimizin halaskarı olarak değerlendiriyoruz. Tarihini bilmeyenler tıpkı yatağına kırgın akan ırmaklar gibidir. Aynısıyla yolunu kaybetmiş, iradesini kaybetmiş, bilincini kaybetmiş, ümidini kaybetmiş, ülkülerini kaybetmiş, ülkesine sırt dönmüş çıkar ve ikbal düşkünlerinden farksızlardır. Türk milleti, ecdadını tanıdıkça, ecdadını öğrendikçe, daha büyük işler yapmak için kendinden inanç ve güç bulacaktır. Bugün tarihi pamuk ipliğine sarılı toplum veya devletlerin nasıl acıklı hallere düştükleri hepimizin malumu, herkesin bildiği bir gerçektir. Milli kimliğimizin esasları Türk kültür ve tarih imbiğinde damıtılmıştır. Bu kimlik ve nihayetinde billurlaşan kardeşlik hukuku; biz duygusunu kamçılamış, felaketler karşısında direnç, çileler karşısında siper işlevi görmüştür. Varsayalım içine gireceğimiz tek bir çadır, üstünde yatacağımız tek bir hasır olmasa bile, şayet birliğimiz varsa, kardeşliğimiz canlıysa, dayanışma ruhumuz ve istiklal sevdamız diriyse inanıyorum ki, Milli Mücadele yıllarında ilk direniş müfrezesi nasıl Ödemiş’te kurulduysa, yine aynısı tarih huzurunda gerçekleştirilecektir. Çanakkale Savaşı esnasında 215 okkalık top mermisini sırtlayan Seyit Onbaşıyla, Kilitbahir’de su yüzeyine çıkan Fransız denizaltısını neferleriyle batıran Müstecip Onbaşı bu milletin evladıdır, imkansızlığın kuşatmasını iman gücüyle yarmışlardır. 26 Ağustos 1922’de Afyonkarahisar’da ilk kez düşman uçağı düşüren Pilot Yüzbaşı Fazıl Bey, Türk milletinin sinesinden doğmuş ve göklere istiklal sancağı çekmiştir. Silahlarımız patlamasa bile kaderimizin rotasını çizecek süngülerimiz vardır. Süngü yoksa dahi vatanımızın taşları husumetin başını yaracak kırattadır. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü sat 6.30’da başlayıp akşamüstü 17.30’da biten Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin harcı bu milletin bağımsızlığa düşkünlüğü, esarete düşmanlığıdır. Şu ibret verici tarihi benzerliğe lütfen dikkat ediniz: Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde esir alınan Yunan Başkomutanı Trikopis’e Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın davranışıyla, bu tarihten 851 yıl önce Malazgirt Meydan Muharebesi’nde esir düşen Diyojen’e Sultan Alparslan’ın davranışı aynıdır ve ikisi de asildir, soyludur, merhametlidir. Çünkü fıtrat aynıdır, kan aynıdır, duruş aynıdır, ikisi de Türkoğlu Türk’ün imrenilecek hasletidir. Gazi Mustafa Kemal Paşa, zaferden sonra Çal Köyü’ne gelip, kırık bir kağnı üzerine serili haritayı inceleyerek tarihe geçen şu mesajını ve talimatını ilan etmişti: “Zalim ve gururlu bir düşman ordusunu, akıllara durgunluk verecek kadar kısa sürede, inanılmayacak kadar az zamanda imha ettiniz. Büyük milletimizin fedakârlıklarına layık olduğumuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan büyük Türk milleti, geleceğinden emin olmalıdır. Bütün arkadaşlarımın bunu gözönüne alarak ilerlemesini, herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve hamiyet kaynaklarını yarışırcasına vermeye devam etmesini talep ederim. Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” Bütün muhasım çevreler Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nden elde edilen zaferle duracağımızı, kazanılan zaferle yetineceğimizi, bir savunma hattı kuracağımızı düşünürken, hesap hatası yaptılar. O günden bugüne ilerliyoruz ve ilerlemeyi sürdüreceğiz. Ve de asla durmayacağız. Bu emir halen geçerlidir. Zalimler dikkat etsinler, Türkiye aleyhine zulüm planı yapanlar ayaklarını denk alsınlar, Kocatepe’den Dumlupınar’a, oradan da İzmir’e bir kartal pençesi gibi geçip sel gibi akan iradenin Allah Allah sesleri hala tarihin kovuklarında çınlamaktadır. Bizim Afganistan ile ilgili düşüncelerimizi eleştirenlerin duydukları başka bir sestir. Üzerine basa basa diyorum ki, Anadolu’nun savunması, Anadolu’da yapılmaz, bu hattın stratejik noktalarından birisi olan Kabil’e kadar uzanır. Kabil emniyetli değilse Ankara güvende olamaz. Hızla değişen ve tehdit saçan şartlar karşısında askerimizin tahliyesi doğru bir tercih, yerinde bir karardır. Ancak ihtiyaç hasıl olursa, emperyalizmin terörist taşeronları eliyle önce bomba patlatıp sonra intikam alacağız sözüyle yeni bir bahane bulma çabasının yol açtığı sis bulutu dağılırsa, Türkiye’nin karşılıklı mutabakat çerçevesinde Afganistan’da bulunması tarihin, kültürün ve inancımızın gereğidir. Bizim Afganistan konusunda esasa ilişkin görüşümüz değişmemiştir. Bunun yanı sıra, Kabil’de geçtiğimiz günlerde düzenlenen hunhar terör saldırısını lanetliyor, kardeş ülke Afganistan’ın istikrara, güvenliğe, iç barış ve huzur ortamına süratle kavuşmasını diliyorum. CHP Genel Başkanı aklından çıkarmasın ki, tarih yapan da, yazan da kahramanlardır. Yazan da yapana muhakkak sadık kalmalıdır. Türk milleti kahraman bir millettir. Korkakların zafer hakkı olamaz, korkaklardan muzaffer çıkamaz. Bugün dünyanın şartları değişmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tesis edilen dünya düzeni temelinden sarsılmaktadır. Bu sarsıntı yeni bir düzenin habercisidir. Dün geç kaldık, bugün gecikemeyiz, bu düzende etkisiz ve pasif hareket edemeyiz. Şiddetlenen paylaşım ve bölüşüm mücadelelerinde Türkiye vicdanın sesi, haysiyet ve hakkaniyetin nefesidir. Hiçbir devletin ne yer üstündeki ne de yer altındaki bir zenginliği meselemiz değildir. Afganistan kaynaklı düzensiz göçü Kabil’de, muhataplarıyla konuşa konuşa, tam bir uzlaşma içinde köklü çözümlerle engellemek asıl öncelik olmalıdır. Kaldı ki, bizim orada din kardeşlerimiz ve soydaşlarımız vardır. Doğu Türkistan’daki soydaşlarımız ne ise Afganistan’daki kardeşlerimiz de aynısıdır. Bu konu bir milli şuur, bir tarih şuuru konusudur. Merhum Hocamız Prof.Dr.Erol Güngör’den mülhem diyorum ki; Tarih şuuru, tarihin akışı hakkında belli bir görüş sahibi olmak demektir. İnsan tarih olaylarını manalı bir bütün içindeki parçalar hâlinde gördüğü anda “tarih şuuru” kazanmış olacaktır. Millî devletler “millî tarih şuuru” üzerinde kurulmuştur. Millî tarih şuuru millete ait tarihin basit vakalar yığınından ibaret değil de bugünkü kaderi çizen manalı bir zincirin halkaları hâlinde anlaşılmasından başka bir şey değildir. Tarih bir milletin hayatıdır; yani hayat içinde karşılaşılan ve büyük ölçüde başkalarınınkinden farklı olan şartların ve bu şartlara yapılan tepkilerin hikâyesidir; kültür ise bu tepkilerden doğan inanç, norm ve davranış özellikleridir. Bizim siyasetimiz, bizim önerilerimiz tarih ve kültür havzasında olgunlaşmaktadır. CHP bunu söylemiş, İP şunu söylemiş, bizim için sadece kuru gürültüdür. CHP Genel Başkanı vatanı ve bayrağı kırmızıçizgi olarak gördüğünü açıklamıştır. O zaman vatansızlarla, bayraksızlarla, bölücülerle ne arıyorsun, ne yapıyorsun, neyi amaçlıyorsun diye sormak da en tabii hakkımızdır. Çizgisi olanın fikri olur, duruşu olur, milli mensubiyeti olur. Bunlardan mahrum bir siyaset anlayışının üzeri de sadece sandıkta millet tarafından çizilir. Değerli Vatandaşlarım, Aziz Dava Arkadaşlarım, Bir yanda salgın, diğer yanda sel ve yangın afetleri kuşkusuz kabus gibi üstümüze çökmüştür. Allah’ın izniyle bugünleri aşacağız. Birbirimize tutunarak, birbirimize kol kanat gererek huzuru bulacağız. Gerek salgın hastalıktan, gerek sel ve yangın felaketlerinde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ayrıca yarın karşılayacağımız, 30 Ağustos 1922’de zaferle düğümlediğimiz Başkomutanlık Meydan Zaferi’nin 99’uncu yıl dönümü vesilesiyle şu hatırlatmalarda özellikle bulunmak istiyorum: Türk milleti varlığına ve kaderine sahip çıkacağını fedakârlıklarla ispatlamıştır. Son yurdumuzun üzerindeki kara bulutlar 99 yıl önce dağıtılmıştır. Çekile çekile bugünkü sınırlarına kadar gerileyen milletimizin kaybetmeye, yıkılmaya, yok olmaya tahammülünün olmayacağı açıkça anlaşılmış ve teyit edilmiştir. Türk milleti 30 Ağustos’ta geleceğini kurtarmış, son yurdunda payidar olarak kalacağını haykırmış ve garantiye almıştır. Nitekim Çanakkale’den Dumlupınar’a kadar oluk oluk akan şehit kanları, katlanılan zahmetler, ödenen bedeller Türk vatanının etrafını manevi surlarla çevirmiştir. Tam bir inanmışlıkla ifade etmek isterim ki, şehitlerimizin aziz ruhları Türkiye Cumhuriyeti’nin ebediyete kadar muhafızı, ecdadımızın hayır duası ise hepimizin yolunu aydınlatan ve gücümüze güç katan manevi destektir. Zaferlerimizden rahatsız olanlar, birliğimizden ve beraberliğimizden ürperenler ve ürkenler unutmasınlar ki, 30 Ağustos şuuru aynısıyla varlığını sürdürmektedir. Milletimizin Başkomutanlık Meydan Muharebesi Zaferi’nin 99. Yıl dönümünü kutluyor; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün milli mücadele kahramanlarını, aziz şehitlerimizi rahmet ve minnet hislerimle anıyorum. Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun diyorum. Sözlerime son verirken, Türk Tarih Müzesi ve Parkı’nın hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, sizleri hürmetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli: Cumhur İttifakı’nın baraj kararı yüzde 7 olarak tescillenmiştir

MHP Lideri Bahçeli'nin açıklamaları şu şekilde: 31 Ağustos 2021 tarihi itibariyle ABD’nin Afganistan’da konuşlandırdığı askeri unsurlarını çekme ve işbirlikçilerini tahliye işlemi büyük oranda tamamlanmış, geride birbirine girmiş, duygusal, fikri ve siyasi temelde bölünmüş bir ülke tablosu bırakılmıştır. ABD Başkanı Biden’in “olağanüstü başarılı” sözleriyle tevile çalıştığı, gerçekte son derece ilkel, oldukça kaotik, bir o kadar da acıklı tahliye manzaraları insanlığın hafızasına mıh gibi çakılmıştır. Başarı diye takdim ve teşhir edilen siyasi ve askeri faaliyetler aslında yıkımın perdelenmesinden, 20 yıl süren ağır bir işgali makyajlama pişkinliğinden başka bir manaya gelmemiş ve de gelmeyecektir. Zira Afganistan emperyalizmin açtığı şiddet kulvarına hızla yuvarlanmış, adım adım genişleyen kavga ve iç karışıklıklar ortamına vahim derecede yuvalanmıştır. 21’inci yüzyıl dünyasında Afganistan’da yaşanan trajediler, ülkelerinden korkuyla kaçan insanların mahvı perişan halleri küresel vicdanı sızlatmakla kalmamış, insanlığın bugüne kadar ki evrensel değer ve kazanımlarını tehlikeli şekilde boşluğa düşürmüştür. Uçak tekerlerine sarılıp gelecek arayanların, sonra da tutunamayıp metrelerce yükseklikten aşağıya düşenlerin feci akıbetleri, yalnızca Afganistan’ın değil, bir bakıma bulanık ve çalkantılı dünya düzeninin de dehşet simgesi haline gelmiştir. ABD Başkanı’nın strateji değişikliği olarak açıkladığı askeri çekilmenin, gerçek mi yoksa göz boyama mı olduğu elbette yakında daha da netlik kazanmış olacaktır. Çünkü ABD politikalarının bir görünen ve gösterilen yüzü varken; bir de arka planda, sahne ve sütre gerisinde asıl maksat ve emelleri muhtevasına alan zalimane uygulamaları, sinsi ve gizli projeleri hâkim ve havidir. Bunu görmek için dış politika duayeni olmaya gerek yoktur. Sadece geçmişi, bölgesel ve küresel gelişmelerin istikamet boyutunun incelemesi bile pek çok şeyi çarpıcı şekilde gözler önüne serecektir. Biden’in dünkü açıklamasında, “terör neredeyse orada peşine düşeceğiz” sözleri dayanaksız, temelsiz, tutarsız ve gerçeklerle terstir. Aynı ABD’nin sınırlarımızın hemen yanı başında, terör örgütü PKK/PYD/YPG’den sözde sınır tugayı kurma girişimi ne hukuk açısından, ne insanlığın müktesebatı bakımından, ne de dostluk ve müttefiklik zaviyesinden kabul edilemez bir çirkeflik, izahı yapılamayacak bir çirkinliktir. Irak ve Suriye’nin yanında, Afganistan’ın da toplumsal ve siyasi bölünme tüneline hapsolmasının yegâne müsebbibi emperyalizmin kanlı komplolarıdır. Türkiye’nin inanç, kültür ve tarih bağlarıyla ilişki kurduğu kardeş ülkelere karşı ihmal ve inkâr edilemez sorumlulukları olduğuna herkes itiraz etse bile Milliyetçi Hareket Partisi ısrarla söyleme devam edecektir. Karşılıklı sınırları paylaştığımız ülkelere ilave olarak, tarihin derinliklerinden gelen yakınlığımız ve yapıcı diyaloglarımız olan Afganistan gibi ülkelerin de istikrarı, güvenliği, iç barış ve huzur ortamı her zaman müdafaa edilmelidir. İstismarcı ve iradesi meflüç CHP yönetimiyle, aklı ve siyasi anlayışı esir düşmüş İP yönetiminin, aynı şekilde terörizmin siyaset devşirmesi olan HDP’nin neyi iddia ettiğinin, ne söylediğinin maşeri vicdan nezdinde herhangi bir karşılığı, en küçük meşruiyeti bulunmamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 16 Ağustos 2021 tarihinde yaptığımız, beş maddelik teklifimizi de içeren “Afganistan’daki Gelişmeler ve Düzensiz Göç” başlıklı yazılı basın açıklamasının sonuna kadar arkasında olduğumuz meşrebi lekeli siyasi muhataplar ve sicili karanlık yazar-çizer ve çeyrek porsiyon aydınlar tarafından özellikle bilinmelidir. Bizim açıklama ve düşüncelerimizin hükümetin siyasi tasarrufuyla çeliştiğini, bu vesileyle Cumhur İttifakı’nda anlaşmazlık çıktığını iddia eden güdük ve sefil akıl sahipleri, değişen ve gittikçe ağırlaşan şartları dikkate almayan bir dış politika uygulamasının maceracı ve marazi sonuçlara kapı aralayacağını öngöremeyecek kadar gerçeklerden kopmuşlardır. CHP Genel Başkanı’nın bugün sabah bir televizyon kanalında 16 Ağustos 2021 tarihli yazılı basın açıklamamızdan bazı bölümleri aynısıyla okuması kendisi adına bir gelişme, ancak hatalı yorumu ve kasti çarpıtma hevesi de cehaletinin bir oyunudur. Hiç kuşkusuz Türkiye Afganistan’da bulunmalıdır. En azından düzensiz göç hareketliliği kaynağında engellenmelidir. Bunun yanında Afganistan’ın birliğine, dirliğine ve toplumsal dengesine azami ölçülerde destek vermelidir. Bunun ön şartının ise cari şekilde egemen olan yüksek risk ve tehditlerin yatışmasına ve yumuşamasına bağlı olduğu tartışmasızdır. Laçkalaşmış CHP sözcüsünün, “Afganistan’da şu anda en bol olan terör ve uyuşturucudur. Türkiye’yi böyle bir coğrafyaya sokmak için bu ısrar neden?” sorusu kendi içinde tuhaflıklarla, tezatlarla ve tamiri imkansız yoz bakışlarla doludur. Bu sözcü müsveddesinin Afganistan’a bakınca uyuşturucu ve terör görmesi talihsiz ve telifi mümkün olmayan bir savrulma halidir. Bizim baktığımız yerde soydaşlarımız vardır, din kardeşlerimiz vardır, Milli Mücadele yıllarından bu yana kurulan dostluk ve kardeşlik köprüleri alenen görülmektedir. Bu zavallının zırvalarını amiri ve emri altında olduğu Kemal Derviş bile düzeltemeyecek, o bile düştüğü dipsiz uçurumdan kurtaramayacaktır. Türkiye ekonomisinin 2021 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 21,7 büyümesi CHP yönetimini kuvvetle muhtemel yasa büründürecek, yeni iftiraların, yeni yalanların, yeni karalama kampanyaların peşine düşmelerini tahrik ve teşvik edecektir. Zillet ittifakı Türkiye’ye kurulmuş tuzaktır. İradeleri yabancı başkentlerin kontrolündedir. Diğer yandan seçim barajının yüzde 5 mi, yüzde 7 mi olsun tartışmaları lüzumsuz emek ziyanıdır. Cumhur İttifakı’nın iki ana partisi kurulan bir komisyon marifetiyle, seçim sistemi ve barajın oranı hususunda samimi ve iyi niyetli şekilde görüşmeler yapmışlardır. Televizyon ekranlarında bilirkişilik taslayan kerameti kendinden menkul şahıslarla, gazete köşelerinde ahkâmlar kesen bazı kalem sahiplerinin seçim barajı etrafında anlamsız tartışmaları körüklemek istedikleri anlaşılmaktadır. Bu yolla da Cumhur İttifakı sanki bir görüş ayrılığı varmış gibi ima, ihsas ve hatta iddia içine gömülmüşlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımız Bosna-Hersek ve Karadağ ziyaretinin ardından uçakta bulunan basın mensuplarına barajın yüzde 7 olacağını açıklamıştır. Nitekim baraj konusundaki arayış ve çalışmalar bu açıklamayla noktalanmış ve Cumhur İttifakı’nın baraj kararı yüzde 7 olarak tescillenmiştir. Artık başka bir değerlendirmeye de gerek kalmamıştır. Siyasi gündemi meşgul eden sadece seçim sistemi ve barajın ne olacağı değil, zillet ittifakının siyasi düşkünlüğü, bu zihniyetin üslubuna ambargo koyan tehlikeli kirliliktir. İP Başkanı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı rahmetle andığımız kutlu hünkarımız Fatih’e benzetmesi, bu şahsı ikinci Fatih diye tarif etmesi, buna karşılık oy vermeyen milyonlarca vatandaşımızı Bizans ve haçlı diye yaftalaması korkunç ve kahredici bir seviyesizlik, duvarlara zulüm 1453’de başladı yazan soysuzlara ikramdır. Siyasi eğilim ve gönül verdiği partisi ne olursa olsun hiçbir vatandaşımız böylesi bir izansız ve itibarsız dile müstahak olamayacaktır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde rant, ihale ve çıkar ittifakı kuranlar taksit taksit diyet ödeme kuyruğuna girmişlerdir. Bir başka husus da şudur: İmamoğlu’ndan Fatih çıkarmak için kendini paralayan, tellere tutunduğu gibi bu şahsa da tutunan İP Başkanı, CHP Genel Başkanlığı koltuğuna esasen kimi layık gördüğünü de açık etmiştir. Bundan sonrası kuşkusuz Kılıçdaroğlu’nun meselesidir. Cumhurbaşkanı adaylığı etrafında süren rekabet anlaşılan gittikçe kızışmış; taraflar, talipler öne çıkmak, loş sahne ışıklarının altında tek kalmak için kıyasıya çatışmaya başlamışlardır. Zillet ittifakının ne yapacağı, kimi aday göstereceği ilgi ve merak sahamız dışındadır. Onlar birbirine çelme takmak için uğraşırken, eşanlı olarak Türkiye’yi de çelmelemek, önünü kesmek için mücadele halinde oldukları görülmektedir. Bilinmelidir ki, Türk milleti ucuz işporta siyaset taktiklerine, Türkiye düşmanlarına maşalık ve muhiplik yapan siyasi çürümüşlere müsaade etmeyecektir. Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarının kazanmasının 30’uncu yıl dönümünde, uyanan Orta Asya ruhu Türkiye’ye tarihi fırsatlar sunarken, yadsınamayacak sorumluluklar da yüklemektedir. Bu şuurla gelecek hem batının hem de doğunun kucaklanmasıyla çok daha parlak, çok daha güven verici bir seviyeye çıkacaktır. Aynı anda hem Ortadoğu’da, hem de Orta Asya’da Türkiye çekim gücü, ağırlık merkezi, mihenk taşı, istikrar abidesi, gönülleri ve hedefleri kaynaştıran irade burcu halinde yükselirken, kendi iç çekişmelerine kapılan zillet ittifakının milli yürüyüşü gölgelemesi söz konusu olamayacaktır. Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’den medet umması, KHK mağdurları üzerine politika inşası, PKK’nın dümen suyuna girmesi, İP’in bir nevi bölücülük açılımı olan vicdan kardeşliği safsatası sonuçsuz kalacak, bu siyaset bezirganlarının ademe mahkumiyetini hızlandıracaktır. Geleceğin rotasını Cumhur İttifakı çizecektir. Geleceğin süper gücü Türkiye olacaktır. Muzaffer geçmişimiz ümitlerle beslediğimiz aydınlık gelecek ülküleriyle eklemlenecek, hatta perçinlenecek; 2023’de bir Türk destanı yazılacak, Türkiye’yi hiç kimse tutamayacaktır. Bu kararlılık, bu duruş, bu inanç büyük Türk milletinin sözüdür, özüdür, özlemidir, yerine getirme görevi de Cumhur İttifakı’nın ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin üzerinedir.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Diyanet İşleri Başkanı’nın duasına tahammül edemeyenler izan ve insaflarını kaybetmiştir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yargıtay binası açılışındaki duadan rahatsız olanlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Duanın bazı tepkiyle karşılanmasının kelimenin tam anlamıyla ilkellik olduğunu belirten Bahçeli, "Duaya tahammül edemeyenler izan ve insaflarını kaybetmiştir" dedi.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli'den ABD'ye S-400 tepkisi

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar... Yeni yasama yılının aziz milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Uyanır bir şuurun yol göstericiliği altında dava ve siyaset mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Bizim her soruya verilecek bir cevabımız, her soruna yönelik çözüm önerilerimiz vardır. Böylesi bir mukavemet ışığında taşıdığımız sorumluluğun fevkinde hareket etmekte kararlıyız. Çok şükür istikameti sırat-ı müstakim olanlardanız. MHP, Türk milletinin sesidir. MHP, Cumhur İttifakı ile birlikte Türkiye'nin akıl ve gönül enerjisidir. Cumhur İttifakı olarak Türkiyemize yapacağımız pek çok yasal düzenleme, insanımızı huzur, refaha kavuşturacaktır. Parti olarak Eylül ayıyla birlikte sahadaki temaslarımızı yoğunlaştırdık. Planlayıp hayata geçirdiğimiz toplantılarımız sayesinde 81 ilimizin tamamına ulaştık. Siyasetten var olmanın ön şartı önce bu oluşun bilincine varmaktır. Salgın şartlarını titizlikle dikkate alarak düzenlediğimiz toplantılarımız coşkulu, verimli şekilde geçmiştir. Bütün dava arkadaşlarımı yürekten tebrik ediyorum. "HİÇBİR ÇILGIN VARLIĞIMIZA ZİNCİR VURAMAYACAKTIR" İnandığımız sürece, ilkelerimizin irfanına bağlı kaldığımız sürece ne bir engel tanıyacağız, ne de iftiralara boyun eğeceğiz. Hiçbir çılgın varlığımıza zincir vuramayacaktır. Yapamazsınız diyenlere gülüp geçeceğiz. Doğru duracağız, dürüst davranacağız, nerede bir mazlum varsa elinden tutacağız, nerede bir garip varsa yanında bulunacağız, nerede bir hain çıkmışsa tam karşısında cephe alacağız. Geçtiğimiz pazar günü Ankara toplantımız öncesinde elim bir Trafik kazası hepimizi ziyadesiyle üzmüştür. Dava arkadaşlarımızı taşıyan bir minibüs kaza yapmıştır. Ahmet Kömeç ile Murat Sevinmiş kardeşlerimiz hayatlarını kaybetmiş, 14 dava arkadaşımız yaralanmıştır. Elimizden gelen bir şey yoktur, acılarımızı paylaşarak hafifletmekten başka seçeneğimiz de yoktur. Dava arkadaşlarıma rahmetler diliyor, halen tedavi altında bulunan dava arkadaşlarıma acil şifalar diliyorum. Klasik tabirle söylersek dünya ne eski dünya, insan ne eski insandır. Bu çelişkiden mütevellit çarpıklıklar hepimizin gündemini meşgul etmektedir. Küresel ve bölgesel çatışmaların artan ölçeği, siyasi ve diplomatik kutuplaşmaların sertliği iyimserliğimizi bir hayli gölgelemektedir. İnsani felaketlerin, göç krizlerinin, göçmen akınlarının, paylaşım kavgalarının, çok kutuplu dünyaya geçiş sancılarının neden olduğu karmaşa donma noktasına taşımaktadır. Mali'den Mozambik'e, Güney Sudan'dan Uganda'ya, Suriye'den Irak'a kadar dünya üzerinde çok sayıda ülke ve bölge çatışma halindedir. 2020 yılında küresel ölçekteki çatışmaların maliyeti 15 trilyon dolara ulaşmıştır. Karşımızdaki küresel tablo iç açan durumdan çok uzaktır. BM 5 ülkenin tekeline girerek onların baskı ve dayatma dozajına kılıf hazırlamakla meşguldür. Adaletsizlik ve işsizlik korkunç seviyelerdedir. Batılı ülkelerin defolu siyaseti, stratejileri, anlayış ve angajmanları bölgemiz için tehdit, dünyanın önündeki risktir. Bakınız ABD'ye, Avrupa Birliği ülkelerine bunu görürsünüz. Başta Rusya olmak üzere, aynı kıtayı paylaştığımız ülkelerle de ters düştüğümüz konu başlıkları varittir. ERDOĞAN-PUTİN GÖRÜŞMESİ Bu bir denge siyaseti değil, dirayetli siyaset numunesidir. Sayın Cumhurbaşkanımız, Suriye başta olmak üzere ikili meseleleri görüşme fırsatı bulmuştur. Soçi Zirvesi, Türkiye ile Rusya arasındaki konuların en azından yumuşama ümitlerini canlı tutmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, Suriye'de kalıcı çözüm bulma vakti gelmiştir. Ülkemizde misafir olarak bulunan Suriyeli kardeşlerimizin evlerine güvenli bir şekilde dönebilmeleri şarttır. İDLİB'DEN GÖÇ TEHDİDİ Soçi zirvesi İdlib'in çok ötesine geçerek karşılıklı anlayış ön plana çıkmıştır. Suriye konusu kağıda dökülmüş bir konumdadır. İdlib, 5 Mart 2020 Mutabakatı, Rusya ile PKK/PYD ilişkisidir. Rusya'nın İdlib'de terörle mücadele söylemi bize göre inandırıcı değildir. Sözde M4 karayolunun güvenliğini sağlamak maksadıyla bir kara operasyonu dahi gündeme gelmiştir. Bu İdlib'deki insanların Türkiye'ye kaçmasına neden olacaktır ki, buna 'olur' vermemiz hayal ötesi bir beklentidir. ABD İLE S-400 GERİLİMİ Ülkemize gelen S-400 hava sistemiyle ilgili tavizsiz tutumumuz cümle aleme ilan edilmiştir. ABD yaptırım kartını masaya çıkardı diye, devletimizin egemen vasfından vazgeçeceğini dileyenler ya işbirlikçi mahluklar ya da iradesiz mahluklardır. Palavracı tiplerin, patalojik siyasi zihniyetin neyi önerdiğinin hiçbir ehemmiyeti yoktur. ABD yönetimi yeni yaptırımlarla bizi tehdit ediyormuş, varsın etsinler, nasıl olsa alıştık. Hiç kimseye böyle bir teşebbüs izni vermeyiz. ABD silah almayın diye ülkemize yaptırım gözdağı verirken aynı zaman Suriye'de ne işler çevirdiğini ifade edecek midir? Hainlere mübah olan Türkiye’ye neden günah? BİNGÖL'DEKİ TERÖR SALDIRISI Şehit işçilerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Afganistan'ı bu hale getiren kimdir? Kimin kimlerle yürüdüğü netleşiyor. Biz HDP demek PKK demek diyorduk, meğerse bu denkleme ABD de bağımsız değişken olarak eklenmiştir. Böyle bir dönemde CHP Genel Başkanı'nın sözde Kürt sorunundan bahsetmesi tesadüf müdür? ABD'DEKİ ÜLKÜ OCAKLARI TASARISI Bu kadar mı korkuyorlar bizden? Bu kadar mı kabuslar görüyorlar ülkücülerin varlığından? Ben Ülkü Ocakları'ndan yetişmekten iftihar eden bir genel başkanım. İkbal için değil, Türk milletinin istiklal ve istikbal haklarının muhafazası için ülkücü oldum, ülkücü olarak yaşadım, zamanı geldiğinde de ülkücü olarak öleceğim. Ülkü Ocakları'ndan şehit çıkar, gazi çıkar, kahraman çıkar, vatan ve millet sevdalısı çıkar, sanatçı ve bilim insanı çıkar, adam gibi adam yiğitler yiğidi insan çıkar. Bir tek çıkmayacak teröristtir, haindir, devlet ve millet düşmanıdır. İlle de terörist arıyorlarsa Pensilvanya'ya bakın, PKK/YPG, DEAŞ'a odaklanın diyeceğim lakin baktıkları yerde görecekleri kendileri olacaktır. KÜRT SORUNU TARTIŞMASI Zillet İttifakı'nın ana ortaklarını ikaz ediyorum; Sözde Kürt sorununu tartışmak demek, milleti tartışmak demektir. Bu düşüncelerin ne bir vehim, ne de bir paranoya mahsulüdür. Türkiye'de Kürt sorunu yoktur. Kürt kardeşlerimi sorun olarak gören CHP, İP, HDP vardır. Satılmış aydınlar vardır. Türkiye büyük bir ailedir.  Bunlar kimliksiz ve köksüz cephedir. HDP meşru organ değildir. HDP terörizmin gayrimeşru oluşumudur. Meşruiyetin değerlendirilmesinde yegane ölçü anayasanın çizdiği hukuki ve siyasi çerçevedir. Anayasanın ilk 4 maddesi milli varlığımızın kilidir. Buna aykırı hareket edilmesi anayasa suçudur. Gazi Meclis her meselenin çözüm mekanıdır ancak bölünmenin çözüm adresi görülemez. TBMM'nin üyeleri görevlerine başlarken devletin varlığı ve bağımsızlığını korumak için yemin etmişlerdir. Türkiye 37 yıldır bölücülük sorunuyla mücadele halindedir. Terörle mücadelede çok ağır bedeller ödenmiştir. 1984-2020 yılları arasında 8 bin 123 güvenlik görevlimiz şehit olmuştur. Yaralanan güvenlik görevlilerimiz ise 25 bine ulaşmıştır. 6 bin sivil vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 84 bin terör saldırısı gerçekleşmiştir. Demem odur ki terörün doğrudan maliyeti 1 trilyon 250 milyar dolardır. Terörün ülkemize toplam faturası, ekonomide felaket tellallığı yapanlar iyi dinlesin; 2 trilyon 256 milyar 48 milyon dolardır. Fiyatların artışından samimi olarak şikayet edenlere hak veriyor, bu kardeşlerime bir şey demiyorum. Fırsatçıların üzerine gidiliyor, destekliyoruz. Pireyi deve yapanlara da terörün acıklı maliyetini hatırlatmak görevimizdir. Bir eli yağda, diğeri balda, bir giydiğine bir daha dönüp bakmayan ama sahte vicdan edebiyatı yapan imtiyazlı azınlıktan, devrimci bozuntularından öğreneceğimiz hiçbir şey yoktur.  Türkiye'nin terör ve bölücülük sorunu vardır. İsimleri bulunan terör elebaşları imha edilmektedir. Bu devletten kaçamayacaklar. Sorunun kaynağı bireysel hak, temel hürriyetler değildir. Yapılmak istenilen, oluşturulan istenilen bir azınlığın, azınlık haklarıdır. Kürt sorununun seslendirilmesi Kürt kardeşlerimize yapılan hakaret ve iftiradır. Türkiye yeni bir sistemle yönetilmektedir. İstikrar, güven ve büyüme için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devam etmelidir. Bir olacağız, birlikte hareket edeceğiz, dedikodulara aldırmayacağız. Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünü terörden arınmış, herkesi kapsayan sivil ve demokratik bir anayasa ile karşılayacağımıza gönülden inanıyorum. Artık laiklik tartışmasını bir kenara bırakalım. ERKEN SEÇİM TARTIŞMASI Erken seçim, seçimlerin öne çekilmesi, baskın seçim yoktur. Herkes hesabını 2023 yılının haziran ayına göre yapmalıdır. Zillet İttifakı biraz sabretsin, onlara Türkiye'nin büyüklüğünü aziz millet iradesiyle göstereceğiz, sandığı dar edeceğiz.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli'den sanatçı Karadağlı'ya tebrik telefonu

Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli, son günlerde Altın Portakal ödüllerinde yaşadığı durum nedeniyle gündemde olan sinema ve tiyatro oyuncusu Tamer Karadağlı'yı telefonla arayarak kendisine yönelik terör örgütü odakları ve siyasi uzantılarının tutumları karşısında, yanlarında olduklarını belirterek tebrik etti. MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Karadağlı'yı aradığını MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir sosyal medya hesabı üzerinden duyurdu.. MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir'in ifadeleri şu şekilde; Sayın Genel Başkanımız, sinema ve tiyatro oyuncusu Sn. Tamer Karadağlı'yı telefonla arayarak kendisine yönelik terör örgütü odakları ve siyasi uzantılarının tutumları karşısında yanlarında olduklarını belirtmiş ve Sn. Karadağlı'yı tebrik etmişlerdir. Görüşmede Sayın Genel Başkanımız, Sayın Karadağlı'nın, Türk Milleti'nin iftihar ettiği bir sanatçı olduğunu ifade etmişlerdir. Sayın Genel Başkanımız, sanat camiasında yer alarak, ülke ve millet hassasiyetinin, toplumsal huzurumuzun, milli birlik ve beraberliğimizin korunması karşısında duranlara Sn. Karadağlı'nın gösterdiği sorumlu, sağduyulu ve cesur davranışında yalnız olmadıklarını söylemişlerdir." NE OLMUŞTU? Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'en iyi kadın oyuncu' ödülünü alan Nihal Yalçın ile Tamer Karadağlı arasında yaşanan gerginlik Türkiye'nin gündemine oturdu. Yalçın, ödül töreni sonrasında sosyal medya hesabından bir video paylaşarak Karadağlı'yı taklit etti. Karadağlı ise tüm bu yaşananlara konuk olduğu canlı yayında cevap verdi. Yalçın'a HDP milletvekillerinin sahip çıktığını belirten ünlü aktör, "Buldan, Kaftancıoğlu ona sahip çıkıyor. Benim duruşum da belli olan bir duruş. Polisimize askerimize kurşun sıkan PKK'nın terör örgütü olduğuna inanan insanım. Onlara sormak lazım. Öcalan'ın terörist başı olduğunu söyleyebiliyor musunuz diye" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli'den Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tebrik

MHP'den yapılan açıklamada, Bahçeli'nin, dün Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen "Türk Devletleri Teşkilatı 8. Zirvesi" dolayısıyla Erdoğan'ı telefonla arayarak tebrik ettiği belirtildi. Açıklamada şunlar kaydedildi: "Sayın Genel Başkan'ımız esasen ve gıyaben Türkiye Cumhurbaşkanı'na 'Milli Şuur Nişanı'nı Türk milletinin layık gördüğünü samimiyetle paylaşmıştır. Ayrıca, Türkiye'yi temsilen Aksakallılar Konseyi'ne atanan Sayın Binali Yıldırım'ı da telefonla arayarak gönülden kutlamıştır. Açıklamada, Bahçeli'nin uzun bir süredir üzerinde bizzat çalıştığı, özel olarak tasarlayıp çizdirdiği Türk Dünyası Haritası'nı Türklüğün vicdanına, Türk milletinin yüksek irfanına nesilden nesle ve elden ele taşınacak bir bayrak gibi emanet ettiği belirtildi.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Bahçeli Türk Dünyası Haritası ile birlikte poz verdi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi kabul etti. Saat 14.10'da başlayan görüşme öncesi iki lider Türk Dünyası Haritası ile birlikte poz verdi. Görüşme basına kapalı devam ediyor.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli: Canlı döviz bombalarına eyvallah etmeyeceğiz

MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin Merkez Yönetim Kurulu (MYK) ve Merkez Disiplin Kurulu (MDK) ortak toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi. Bahçeli, bu dönemde her zamankinden daha fazla dikkatli, dirayetli, dengeli, hazırlıklı, uyanık, ihtiyatlı, sabırlı ve şuurlu bir duruşa ihtiyaç duyulması gerektiğini bildirdi. Türkiye'yi karıştırmak, karanlığa çekmek ve kaosa sürüklemek maksadıyla fırsat kollayanların tetikte beklediğini söyleyen Bahçeli, "Bu tahrik sürecinin öncüsü ve önde gideni CHP ve HDP başta olmak üzere zillet ittifakının hastalıklı paydaşlarıdır. Ülkemizin bugünkü gerçek meselesi ekonomiyi çoktan aşmıştır. Türkiye ekonomisinin malum bazı yapısal zaaf ve açmazları varsa da bunlar dövizdeki tırmanışın bahanesi değildir, olamayacaktır. Tehdit saçan gelişmeler karşısında, devlet milletiyle kenetlenmiş, milli duruş iç ve dış komploya karşı direnç ve dik duruş göstermiş, göstermeye de devam edecektir. Ekonomik darbecilere, canlı döviz bombalarına, faiz, rant ve çıkar lobilerine sonu cefa da olsa, sefa da olsa eyvallah etmeyiz, etmeyeceğiz. Biz döviz kuruyla kurulmadık, bu yolla da devrilmeyeceğiz. Biz milletimizin yanındayız, devletimizin arkasındayız" dedi. 'KILIÇDAROĞLU'NUN REFERANSI HDP'DİR' Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'helalleşme' çağrısına terör elebaşlarının 'özerklik ve özyönetimin kabul edilmesi, Kürt kimliğinin ve dilinin tanınması' şartıyla tamam dediğini belirterek, "Öyle bir vahim aşamaya gelinmiştir ki; terörist Demirtaş'ın sabah saatlerinde cezaevinden yayımladığı karanlık talimatlar akşamına Kılıçdaroğlu tarafından heyecanla telaffuz edilerek siyasi bir programa haline dönüştürülmüştür. Bir terörist, bir suçlu, bir bölücü; CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nu alenen yönetmeye, yön vermeye ve ona akıl hocalığı yapmaya başlamıştır. Terörist Demirtaş'ın 24 Kasım 2021 tarihinde, Meclis'te grubu bulunan partilerin başkanlarını ortak bir basın toplantısıyla hükümeti istifaya çağırmalarını, dahası yedi bölgede ortak miting yaparak derhal seçim istemelerini dayatması günün sonunda Kılıçdaroğlu tarafından benimsenmiş ve kabullenilmiştir. Cumhuriyet tarihinde böyle bir eziklik ve erdemsizlik hiç görülmemiştir. Kılıçdaroğlu'nun 24 Kasım 2021 tarihinde partisinin olağanüstü MYK toplantısından sonra yaptığı kokuşmuş açıklamaların referansı HDP'dir, terörist Demirtaş'tır, PKK terör örgütüdür. Ekonomik sorunları bahane göstererek 'haydi meydana' diyen, 4 Aralık günü Mersin'de ilk mitingi yapacaklarını duyuran Kılıçdaroğlu teröristleri hararetle selamlamıştır. Onların dikte ettiği ne varsa sahiplenerek sahaya inmeye karar vermiştir. Nitekim Türkiye'nin kaosa sürüklendiğini iddia eden müfteri Kılıçdaroğlu, asıl kaosu kendi içinde, kendi ittifakında, kendi vicdanında, kendi partisinde yaşadığını görmeyecek kadar körleşmiştir" diye konuştu. 'TÜRKİYE SOKAKTA BULUNMADI' Bahçeli, Türkiye'nin döviz sabotajlarına yenilmeyeceğini, küresel sermaye çetelerine ve terör örgütlerine pes etmeyeceğini vurgulayarak, şöyle konuştu: "Türkiye faiz lobisine eğilmeyecektir. Türkiye hayat pahalılığına boyun eğmeyecektir. Türkiye zilletin uçurumuna asla çekilemeyecektir. Cumhur İttifakı alayını birden göğüslemeye, Türk milletinin bağımsızlık onurunu yere düşürmemeye yeminlidir. İçinde bulunduğumuz riskli süreç siyasi ve ekonomik beka mücadelesinin kahramanca, vatan ve millet sevdasıyla icrasını şart koşmaktadır. Sokaklara inerek hükümeti istifa ettirmeye, terörizmin ve yabancı güçlerin tetikçiliğine soyunarak ülkemizi felaket dolu bir mecraya taşımak isteyenlere asla izin, asla icazet verilmeyecektir. Demokrasi sokakta değil milletimizin iradesindedir, sandığın içindedir. Yasa dışı sol ve marjinal grupları sokağa sürüp milletimizin duyarlılıklarını ve sabrını test etmeyi aklından geçirenler bu gafil tezgahın, bu lekeli kumpasın sonuçlarına ağır şekilde katlanacaklardır. Türkiye sokakta bulunmamış, sokak meraklısı zillet ittifakına bırakılmayacaktır. CHP Genel Başkanı nereye giderse gitsin, milli nefesimiz ensesinde olacaktır. Darbe teşebbüsüyle yapamadıklarını dövizle de başaramayacaklardır." 'ERKEN SEÇİM DİYENLERE İHTİYACIMIZ YOKTUR' "Kılıçdaroğlu ve terörist yandaşlarının erken seçim ezberleri ise sonuçsuzdur" diyen Bahçeli, "Cumhurbaşkanı ve 28'inci Dönem Milletvekili Genel Seçimleri 2023 yılının haziran ayında yapılacak, mandacılarla, vesayetçilerle, statükocularla, hainlerle, millete tepeden bakan kimliksizlerle hesaplaşma bu tarihte olacaktır. Erken seçim diyenlere ihtiyacımız yoktur. Cumhur İttifakı birdir, beraberdir, imanla, inançla, yüreklice vatana, millete, demokrasiye ve milli ekonomiye sahip çıkacaktır" ifadesini kullandı. 'HERKES HER YERDE GÖRÜŞEBİLİR' Bahçeli, açıklamasının ardından bir gazetecinin, 'Geçtiğimiz hafta İYİ Parti lideri Akşener Denizli'de miting yaptı, dün de Kılıçdaroğlu Mersin'de start vereceğini ifade etti. Siz bu miting hamlesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir de 6 muhalefet partisi bu defa ekonomiyi görüşmek için bir araya gelecek. Bu durumları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, "Dostluklarına, kaynaşmalarına devam etmelerinde yarar var. Görüşmede zarar yok. Herkes her yerde görüşebilir. Mitinglerle seçime doğru gitmek istiyorlar ise geçmişte MHP'nin 9 bölgede anlamlı mitingleri ile Türkiye'de halkla buluşmuştur ama seçim için değil, milletin huzuru için" diye yanıt verdi.

1 2 3 4 5 6 7 8